Yeni Sakarya Yazıları 2012 kategorisine ait tüm yazılar
Gönen’den davet aldığımda Neclâ’nın hatırladıkları oldu: Ortaokuldaymışlar. "Ant" okunmuş sınıfça. Öğretmenleri -Nihal Emre olmalı- "Hadi bakalım siz de böyle bir şeyler yazın" demiş
ATSO’nun "Adapazarı’nda Deprem ve Sonrası" kitabında ne kofti yazılar yer bulmuştur da benim "Şehrimi İstiyorum" yoktur.
Suavi Kemal’in son kitabım "Kelepir Sepet"le ilgili soruları olmuş, cevaplarımı "Gerçek Hayatın 12 Mart tarihli 2012-11 (594). sayısında yukarıdaki başlıkla yayımlamıştı. Bu haftaki yazı bu röportaj.
Bazı konular vardır, albenilidirler, hem gündemde de tutulurlar hep, onların dışında kalamazsınız; ayrıca efendilik ve insanlık da onlara sahip çıkmanızı bekler sizden;
Ağır hastaların birden iyileştikleri olur, yahut fena halde yoksulluk yaşayanların beklenmedik bir yerden gelen bağışla yüzlerinin güldüğü. Ne keyiftir!
Dede evimizin bahçesinde herkesin bahçesindeki gibi kümes vardı. Yıl, korkunç tüketim yıllarına başlangıç alınan 1950 veya az öncesi.
Dili kelimeyle tanımlayanlar vardır bir, bir de cümleyle tanımlayanlar; ben ikinciler arasındayım. Ferdinand de Saussure’e (1857-1913) kadar bu böyleydi.
Belediyeyi Refah’ın almasına bir yıldan çok, iki yıldan az vardı, Ünal Ozan kültür-sanat işlerine yöneldi, Sait Faik heykelinin açılışı ve öncesindeki panel bu süreçte gerçekleşti: Haziran 1992.
Cumhuriyetimi yazarlığımın onuncu yılında, 1982 Mayıs’ında kurdum.
Faik Baysal 14 Mayıs 1982’de İl Halk Kütüphanesi’ndeki Sait Faik anmasına gelmedi.
Salahaddin’le (Şimşek) tanışıklığımız 1980 öncesine gider mi? İhvan Kitabevi’nin bizim çarşıda açılışı 1978, bundan dolayı gitmesi lazım. Ama Salahaddin’li bir hatıram 80 için bile yok.
Ağırlığını nerden alırdı Salahaddin? Bildiklerinden mi? Yaptıklarından mı?
Gelelim bildiklerine, yapıp ettiklerine.
Salahaddin’in, sayısı fazla olmayan düz yazıları vardır. Okuduğu yazarlarda gördüğü duruş ve duyuş yanlışları, günlük hayatta rastladığı hafiflikler üstünedir bunlar.
ATSO meclis üyeliğim sırasında arkadaşlarımla birlikte, "Kültürsüzleşme ve Biz" başlığı altında bir sempozyum önerimiz oldu, yönetimce kabul edildi, 1992 Mayıs’ı veya Haziran’ı olmalı hazırlanmaya başladık.
Üstünden üç hafta geçti, şüphesiz geciktim, ne ki bir dizi yazının arasına sokmak istemedim, ayrıca bazı şeyler vardır, onlar için yarın daha geç olabilir.
Şu habere bakar mısınız: Boğaziçi Üniversitesi’nin yayımladığı, Kültür Bakanlığı’nın da satın alıp il ve ilçe kütüphanelerine gönderdiği "Mimesis Tiyatro Çeviri Araştırma Dergisi"ni
Ben görmedim, okumadım; yalansa anlatanın yalancısıyım. Yerellerden birinde yazmış: Bizim Donatım Parkı’nda sarmaş dolaş olanlar varmış, belediye eleştiriliyormuş.
Ahmet Efendi ile Hulusi Efendi, Ahmet Mithat’ın 1881’de yazdığı "Henüz 17 Yaşında" adlı romanının iki erkek kahramanı. Kadını ise Kalyopi. Rum.
Kırk yıllık yazı hayatımın son on yılında birlikte olduk. Bayramların ikinci ve sonraki günlerine rastlayan yedi salı hariç her salı yazdım, mükerrerim yok denecek kadar az.
Resim öğretmeni Ali Faik Peltek’te gördüm ilkin. Hatıra defteri değildi elindeki. Hatıra defteri özeldir. Mahremdir. Bir başkasının okuması defteri tutanın müsaadesiyle olur.
Zaman zaman kitapların, dergilerin içine dalıyor, arkadaşlık, yoldaşlık umarak edindiğim nicesinin bugün yarı yolda nefessiz kaldıklarını görüp hayret ediyor, fuzuli bulduklarımla da ilişiğimi kesiyorum.
İlhan Selçuk yazarlardan söz ederdi sık sık: Kemal Tahir’den, Rıfat Ilgaz’dan, Kerim Korcan’dan, Hasan İzzettin Dinamo’dan... Ama nasıl söz ederdi?
Balkona çıkıyor, gökyüzüne bakıyormuş. Gördükleri karşısında hayret ediyor, bilgisayarını açıyor, NASA’ya giriyor, uzak mı uzak mı uzak gökyüzünde her an
En çok okunan yazılar