Diğer Yazılar kategorisine ait tüm yazılar
Çok gezen mi çok bilir, çok okuyan mı? Ahlak mı gereklidir, hukuk mu? Kalkınma tarımla mı olur, sanayi ile mi? Çocuğun...
Haldun Taner (İstanbul, 16 Mart 1915-İstanbul, 7 Mayıs 1986) öykü ve oyun yazarı. Zaman zaman biri diğerinin önüne geçse de...
Ömer Seyfettin’in bir zamanlar yerinde saymış, hatta geride kalmış “Sade Dil”i, hayli zamandır yükselen grafik çizmekte; -sel/-sal dilcileri...
Dar düşünce, iki ya da daha çok kelimenin dizilip öbeklenmesini cümle sanır. Hoş, çok kelimelilik yaygındır...
1962-63 ders yılı. Lise sondayım. “Ayyar Hamza” adaptasyon, onu oynayacağız, başrol de bende. Aslı olan “Scapin’in Dolapları”...
Neler olacağı, ta 13 Mayıs'ta belliydi.
Lalenin bunca çeşidi olduğunu hiç mi hiç bilmezdim. Bin çeşidi olduğunu söyleseler şimdi, itiraz eder...
"Edep" Arapça bir kelime. Cahiliye dönemindeki anlamı: Davet. İslamiyet’le iki anlam daha kazanıyor: 1) Faziletli huylar, iyi ahlak. 2) Örfî gerçekler, toplumsal âdetler.
RESMİ BIRAKIRIM! NECATİ MERT [email protected] Zeki Demirkubuz hayatında sadece tek bir resim satabilmiş ressamın karşılık görmeyen aşkını pek yalın, pek çarpıcı anlatmıştı Sakarya Üniversitesi’nde bir panelde. Etkilenmiş besbelli. Filmine de niyetlenmiş midir? Mutlaka. Anlatanı fena acıtan bir hikâye sıkı bir hazırlık görmüş, içeriği pirinç ayıklar
“Kültür”, bütün dillerin anlamca en karmaşık iki üç sözcüğünden biri. Latinceden geliyor. Kök sözcük colere bir dizi anlam taşımakta...
Hatice Bilen Buğra’nın bizim lisede öğrenciliği ile benim öğretmenliğim aynı yıllardaymış. Üç beş yıl oluyor, öyküleri...
Sinema, yedinci sanattır. Böyle denerek onun sonunculuğu ve yerinin eğretiliği söylenir galiba. Önündeki altılıda ise...
Unutulur gibi değil. Tarih, 25 Mart 1998. Yer, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi. İnkılap alfabesinin 70’inci yılıdır; Türkiye Yazarlar Sendikası,
Sözlerime bir hikâyemden (Yeftin) alıntıyla başlamak istiyorum: "Mahalleli, evimizde toplanırdı kışın.
Türk Dil Kurumu’nun takıntıları vardır; bunlardan biri de işyeri ve firma adlarıyla ve markalarla gelen dil kirliliğidir.
Annem hırs yaptı, beni mahallemizin ilkokuluna değil, Tığcılar’da babası yanında kalıyormuşum gibi gösterip Sabihanım’a yazdırdı. Sabihanım Osmanlı’dan kalma koca bir konak.
Ağustos başıydı, kitabevime geldi, gazeteciymiş, burada bir ajansta çalışıyormuş, adını, soyadını, benimle röportaj yapmak istediğini söyledi.
1950’li yıllarda, köklü ve hali vakti yerinde hemen her ailede evin hizmetini gören bir kızcağız olurdu. Yoksul evlerden evlatlık olarak alınmış çocuklardı. Bir adları da besleme idi.
Ankara, 17 Mart 1998... Edebiyatçılar Derneği’nin davetlisiyim, Çankaya Belediyesi’nin Mithatpaşa Caddesi’ndeki yerinde konuşuyorum.
Adapazarlı Adapazarlı’yla nerede buluşur? Turistik otel salonlarında buluşur. Şehir Kulübü’nde buluşur. Bazı lokallerde buluşur.
Adapazarı, şimdi bir büyük şehir. Şimdi, demem şundan: 17 Ağustos depreminden önce küçük bir taşra şehriydi, iyice yıkıldıktan sonra Büyükşehir yapılıverdi nedense.
Temmuz gitti. Ağustos gitti. Isı düştü. Denizdeydik, evlerimize çekildik. Ardından sağnaklar başladı. Yapraklar sarı ve kavruktular hanidir, dökülüverdiler.
Ev. Yokuş. Son. Tarık Dursun K.nın "Yeni Zaman Denizsizi" (İmbatla Dol Kalbim, Adam, İst. 1982) hikâyesi bu sözcüklerin üçgenine oturur.
Adapazarı’nda şehrin merkezinde bir park var: Atatürk Parkı. Bu park Uzunçarşı ve Aynalıkavak Çarşısı ile birlikte Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararınca koruma altında.
İzdivaç programlarında da rastlıyorduk ama RTÜK’ün yasağından sonra bunların yerine sunulan...
"NOTOS"UN SORUŞTURMALARI http://heyula.net/Haber/Oku/dunya-gorusu-edebiyatin-niteligini-degistirir-mi-123
Lafı hiç evirip çevirmeden diyeyim: "Notos" doğru bir iş yapıyor. Soruşturmaları yararlı: Kamunun dikkati edebiyata, yazarlara çekiliyor böylece, soruşturma sonuçları tartışmaya açılıyor.
Eylülde çıkar, ekim sonuna kalmadan da çekilir. Henüz var, tadabilirsiniz. Bizim Adapazarı’nda Sebzeciler İçi’nde olur, bir. Katlı Pazar’da Mavi Köşe’de, Kenan Güzeldir’de olur, iki.
Temel Karataş genç bir öykücü: 1977 doğumlu. Elazığ-Ağın’dan. İstanbul’da büyüme. İletişim’den mezun.
Ömer Seyfettin, daha ilk görev yeri İzmir’deyken Ali Canip’e mektup yazar, edebiyatta sanatla yetinemeyeceğini, bundan nefret ...
"İhtiyar Çilingir" 1916’da yazılıyor. Memduh Şevket Esendal’ın (1885-1952) ilk dönem hikâyelerinden.
"Cer Hocası", tam 90 yıllık hikâye. 1909'da yazılmış. Yani Hürriyet'te.
Rasim Özdenören’in yayımlanmış ilk öyküsü "Akarsu"dur, Ocak 1957’de Varlık’ta çıkar; ertesi yıl biri yine Varlık’ta çıkan iki öykü gelir.
17 Ağustos'un üzerinden tam sekiz yıl geçti. Depremi görmüş başka yerleri bilmem ama bizim Adapazarı için takvim hâlâ 17 Ağustos.
İroninin sıkı ilişkisi edebiyatladır. Sözel sanattır çünkü. Ayrıca, bir dünya algısını resmeder, bir duruşu işaret eder. Tavırdır...
Sözlerime Ömer Seyfettin öyküsü hakkında bir tespitle başlamak istiyorum: Bizde öykü Ömer Seyfettin’den önce de vardı. Ama öykü Ömer Seyfettin’le sevildi.
Dikkatimi çeken, TRT 2'nin o salı akşamlarından birinde, Attilâ İlhan oldu. Hem de hiç meselem olmayan bir konuda. Mesele, futbol.
Adapazarı'ndaki bir olayın haberine 4 Eylül tarihli Vatan şöyle girmiş: "SAKARYA'NIN Adapazarı İlçesi'ndeki bir mağazada..."
Anlatıyordu: Bir gün bir yerde oturmuş konuşuyorlarmış. Tıpkı bizim dükkândaki gibi. Gençler, tanıdıklar, meraklılar...
Orhan Kemal dendi mi aklıma neler neler gelmez! Üretken bir sınıf yazarı gelir önce. Romanları gelir, öyküleri, oyunları.
"Mizahçı", "mizah yazarı", hatta "mizah öyküsü", "mizahi roman" gibi ifadeler günlük dilde çok kullanılmalarına rağmen bana tuhaf gelir. Çünkü şiir, öykü, roman bir türdür; mizah tür değildir.
Gerçekten öyle: Öyküde aşk izleğiyle sık sık karşılaşıyoruz da beden o ölçüde yer almıyor. Anlatılan, bedensiz aşk oluyor hep.
Bizim orda bir televizyonda misafirim. Bizim ora, Adapazarı. Konu, Sait Faik. Hemşerimizin 90. doğum yıldönümüdür; bu vesileyle soruyorlar, bildiklerimi söylüyorum.
Hiç unutulmamalı, öykünün en birinci çağrışımı alçakgönüllülüktür. Ne demektir bu?
Hikâyesiyle zengindir Adapazarı. Örneğin Sangarios’tan bozula bozula gelen Sakarya: Rivayet edilir ki, bir kolu da şehrin hemen girişinde ve batısında uzanan,
Bir korsan hikâyesi. Adı: "Bora Reis".
İzmit’te yeni bir alışveriş merkezi açılmış. Bu kaçıncısı bilmem. Ama anlatıyorlar: Açıldığı gün, en az bin, belki iki bin araçlık otoparkı ağzına kadar dolmuş ...
Fethi Naci, ta 1998’deki bir söyleşisinde Semih Gümüş’e bir gözlemini aktarır: Genç öykücüler diyaloglara yer vermemektedir.
En çok okunan yazılar